27 Mayıs 2009 Çarşamba

TOHUMCULUK YASA TASARISI HAKKINDAKİ PDA GÖRÜŞÜ

Bizler "Pembe Domates Ağı" (PDA) üyeleri olarak;

Başta; Anadolu'nun en değerli ve en has ürünlerinden olan, yok olmasını önlemek ve daha önceleri olduğu gibi, günümüzde de kuşaktan kuşağa aktarılan "doğal döngüsünü sürdürmek" amacıyla "Evladiyelik ('Heirloom') Pembe Domates"in 4 yıldır yeniden üretilmesine çalışmaktayız. Bizler profesyonel tarım uzmanları, tarıma dayalı ticaret erbabı ya da çiftçi değiliz. Bizler, geniş bahçeleri olmasa da balkonlarda ve saksılarda "kentte tarım" yapılabileceğini gören ve bunu deneyerek başarmış, İnternet üzerinden iletişim kurarak bir toplumsal ağ kurmuş, duyarlı kentlileriz. İçimizde az sayıda olsa da Pembe Domatesi bahçe ve tarlasında yetiştirenler de var. Bir rastlantı sonucu fark ettiğimiz ve balkonda yetiştirdiğimiz ilk doğal pembe domateslerin tohumlarını da kendi aramızda ve "karşılıksız paylaşarak aynı yöntemlerle sürdürülmesi koşuluyla" neredeyse tüm Türkiye'ye yaymış bulunuyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, İsveç, Bulgaristan, Rusya ve daha birçok ülkede lezzeti ve bozulmamış niteliği nedeniyle yüksek değere sahip olan Pembe Domates, tohum paylaşımı sayesinde, kendi yeniden topraklarında değer kazanmış önemli bir tarım ürünüdür. Özellikle "Heirloom" yani genetiği ile oynanmamış, doğal tarımla üretilen ve kuşaktan kuşağa aktarılan tohumlar, endüstriyel tohumlara nazaran kat be kat değerlidir.

Ülkemizde tıpkı Pembe Domates gibi çeşitliliği ve değeri çok yüksek olan 3 bin'den fazla “endemik”; “kendine has”, tarımsal bitki türü ya yok olmuş, ya da yok olmağa mahkûm durumdadır.

Yüzyıllardan bugüne, hiçbir bozulmaya uğramadan çiftçilerin çabalarıyla tarımda "üretilebilirliğini" sürdürmüş bitkilerimizin yok olma fermanı sayılan "TOHUMCULUK YASASI"nın 2011'den itibaren yürürlüğe sokacağı 5. Maddesi ancak 'kayıt altına alınmış tohumların' ekimine olanak tanıyacak. Tohumuna patent alamayan çiftçiler ise, tekel durumundaki uluslararası şirketlerin insafına terk edilecek. 2011'den itibaren kayıt altına alınmamış tohumluklarını satan köylüler, ağır para cezasına çarptırılacak ve el konulan ürünler imha edilecek. Böylece Anadolu'nun zengin türleri doğallığını yitirecek.
Bu gidişe “dur” demek gelecek kuşaklara karşı en büyük sorumluluğumuzdur.

Ayrıca, şu sıralar tartışılmakta olan ve yürürlükteki 31/10/2006 tarih ve 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu'na dayanılarak çıkarılması planlanan "Bitki Genetik Kaynaklarının Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik" taslağında yer alan, "Tohumların Kayıt Altına Alınması" koşulu, bu ülkenin tarımına vurulabilecek büyük bir darbe niteliğindedir. Çünkü tohumunu kayıt altına aldırmayan çiftçinin kaderi, "ıslah yetkisi"ni elinde bulundurarak, tohumculuk alanında faaliyet gösteren, çoğunluğu yabancılara ait şirketlere terk edilmektedir. Yönetmelik, doğal türler üzerinde bireysel hak sahipliği mekanizmasının önünü açmaktadır. Oysa yerel ve doğal türler, binlerce yıl kuşaktan kuşağa devredilen "geleneksel ıslah çalışmaları" sonucu ortaya çıkmış, küçük çiftçilerin ortak emeğinin sonucu gelişmiş tohumlardır.

Bu topraklarda yüzyıllardır, insan emeğiyle tamamen doğal ortamında oluşan evladiyelik tohum ve çeşitliliğini, "kayıt" ve "patent" zorunluluklarıyla yok edecek bu yasanın ve keza mevcut kanuna bağlı olarak çıkarılacak "Bitki Genetik Kaynaklarının Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik"in yeniden, uzman kurullar tarafından ve tüm kamuoyu önünde açıkça tartışmaya açılmasını istiyoruz.


Devamını okuyun...>>

SU EKSİKLİĞİ BELİRTİLERİ

Su eksikliğinde ilk belirtiler bitkinin tepe sürgün kısımlarından başlayarak gelişen bir pörsüme ve solma şeklinde ortaya çıkar. Tepesürgün solar sarkar. Havadaki nemin yüksek olduğu gece saatlerinde, bu solma kaybolur. Bu sebeble kontrolleri sabah saatlerinde yada güneşin etkisini kaybettiği akşamın erken saatlerinde yapmalıdır.Eğer solgunluk, bütün bitkilerde mevcut ve bu saatlerde de devam ediyorsa bitkiler susuz kalmaya başlamış demektir.
Bitki yeterli su alamadığı zaman meyve büyümesi, koltuklarındaki ve uçlarındaki sürgün gelişmesi yavaşlar veya durur. Kök uçlarında gelişme durur ancak bunun için bitkinin ölümüne yol açacak kadar aşırı bir susuzluk olması gerekir. Çünkü susuzluğun en uç noktaya ulaşmadığı durumlarda bitki kök sistemini geliştirerek su aramaya koyulur. Bu da üst aksamda bir durgunluk yaşanırken köklerde gelişmenin hızlanması anlamına gelir. Az su vermenin amacıda üst aksamın gelişimini durdurmadan mümkün olduğunca fazla kök gelişimini sağlamaktır.
Bitki yeterli su alamadığı zaman, bitkideki karbonhidrat / protein dengesi, proteinler aleyhine bozulduğundan, bitkide gevrekleşmeler başlar. Bunun en anlaşılır belirtileri yaprak damar aralarında kabarıklıklar, yaprak ayasının kabalaşması ve gevrekleşmesi,yaprakların kıvrılmasıdır. Bu yaprakları elinize alıp sıktığınızda ezilmekten çok kırılırlar. (bazı virüs kaynaklı hastalıklarda benzer belirti gösterebilir)
Bu belirtiler oluşurken bir yandan da bitkimiz susuzluğa karşı kendi önlemlerini almaya devam eder: Daha fazla su alabilmek için kök sistemini geliştirir. Bu önlem de yetmezse çiçeklerini hatta minik meyvelerini döker. Susuzluk devam ederse meyvelerin büyümesi ve sürgün gelişmesi durur. Domatesli büyük bitkilerde sürgündeki tüylenme artar.
Topraktaki çatlama susuzluğun işaretidir ancak verilen suyun ardından yaşanan sıcaklar sonucu üst tabakadaki çatlama normaldir. Çatlayan tabakayı kaldırdığınızda alt kısmının nemli olduğunu görebilirsiniz. Domates kökleri yüzeyde olmadığı için bu üst tabakadaki çatlamalardan etkilenmezler. Bu durumda topraktaki su kaybını azaltmak ve toprağı havalandırmak için çapalama yapmak zorunludur.
Sulama yetersizliği baktığımız açıya göre değişiyor sanırım. Verilen su mu yoksa bitkideki su alımı mı az? Gelişmiş bir kök sistemine sahip bitkide su alımı fazladır ancak erken devrede verilen fazla su sebebiyle fazla gelişmemiş kök sisteminde su alımı azalmaktadır. Bunu iki kişinin çorba içmesine benzetebiliriz. Birinde normal kaşık birinde çay kaşığı olursa önlerindeki çorba aynı miktarda da olsa doyma süreleri birbirinden çok farklı olacaktır. (garip bi benzetme oldusanki)
Bitkilerdeki çiçekler minik birer domatese dönmeden önce yukarıdaki belirtiler ortaya çıkmadığı sürece su vermekten kaçınmanız faydalı olacaktır. İlk domatesler önceleri bir müddet ufak kalabilir endişelenmeyin düzenli sulamaya geçince normal gelişmeleri devam edecektir.


Devamını okuyun...>>